Altın-Sen Genel Başkanı Erdem Özcan, tvDEN ekranlarında Hazal Bayık’ın sunduğu Gündem Özel programında sağlık çalışanlarının maruz kaldığı torpil, liyakatsizlik ve mobbing sorunlarını anlatarak siyasilere seslendi. “Sağlıkta torpili çekin, adaleti getirin; bu sistem siyasetçilere oy kaybettiriyor” diyen Özcan, özellikle nöbet tutan anneler için vicdanlı düzenleme çağrısı yaptı.
“HEKİM 35’İNDE ANCAK NEFES ALDI”
Özcan, sağlık mesleklerinin sıradan bir memuriyet gibi görülemeyeceğini belirtti. Hekimliğin yıllar süren eğitim, mecburi hizmet ve yoğun nöbetlerle geldiğini, “uzman hekimin 35 yaşında ancak kendine gelebildiğini” söyledi. Hemşire, ebe, teknisyen ve diğer profesyonellerin de dört yıllık fakültelerden, yüksek lisans ve doktora programlarından gelerek hastanenin ağır işleyişini omuzladığını aktardı. “Nöbet başlar, yaralı gelir, kalp krizi, yanık, travma ardı ardına gelir; saat nasıl geçer bilinmez,” dedi.
“ŞİDDETİN YANI SIRA İÇERİDEN MOBBİNG”
Sahada hasta ve yakınlarından gelen gerilimin yanında içeride “mobbing ve psikolojik baskı” sorununa dikkat çeken Özcan, liyakat yerine siyasî veya sendikal aidiyetle belirlenen birim sorumlularının çalışanların motivasyonunu kırdığını anlattı: “Empatisiz bir sorumlu birimi zindana çevirebilir.” Birim değiştirmenin de pratikte zor olduğunu, çözümün “sağlıklı yönetişim” olduğunu vurguladı.
“GÖRÜNMEYEN İKİ EL: SİYASÎ VE SENDİKAL TORPİL”
Özcan, sistemi bozan iki ana etkeni “siyasî torpil” ve “sendikal torpil” olarak tanımladı: “Birine alan açmak oy kazandırmıyor; tam tersine küskünlük üretiyor.” Siyasetin atadığı veya yol verdiği yöneticilerin sahadan düzenli geri bildirimle denetlenmesini önerdi: “İdare ediyor mu, yoksa egosunu mu tatmin ediyor; bunu çalışan sorar, siyaset de duymalı.”
ADALETSİZ NÖBET LİSTELERİ, WHATSAPP BASKILARI
Somut örneklerle adaletsiz nöbet dağılımlarını anlattı: “Kolay alanlar hep aynı kişiye, ağır alanlar hep aynı kişilere yazılıyor.” İtiraz edenlerin WhatsApp gruplarında “İsteyen tutar, istemeyen…” diye kaba ifadelerle susturulduğunu belirterek, “Bu, mobbingin daniskasıdır,” ifadesini kullandı.
“DENETİM ZAFİYETİ TRAJEDİYİ BÜYÜTÜR”
İstanbul’da özel bir hastanedeki bebek ölümleri tartışmasını hatırlatan Özcan, il sağlık müdürlüklerindeki denetim birimlerinin liyakatle değil sendikal referansla doldurulduğu kanaatini dile getirdi: “Denetimler gereği gibi yapılsa boşluklar oluşmaz, trajediler yaşanmazdı.” Siyasete açık çağrı yaptı: “İlgili birimlerde kimler çalışıyor bakılsın; eğer sendikal-siyasî torpil değilse sendikacılığı bırakırım.”
“ANNELER İÇİN HASSASİYET: NÖBET VE KREŞ”
Özcan, özellikle “nöbet tutan anneler” için esnek ve adil uygulama istedi. Eşleri polis, asker, savcı gibi gece göreve çağrılabilen mesleklerde olan sağlıkçı annelerin nöbet yazımlarında kolaylık sağlanmasını önerdi; Aydın Şehir Hastanesi örneğinde ise “kreş” ihtiyacını ısrarla vurguladı: “Aklı çocuğunda olan bir annenin yoğun bakımda çalışması hem anneye hem hastaya haksızlık.”
“GEÇİCİ GÖREVLENDİRME VE MASA BAŞI İMTİYAZLAR”
Sahada olması gereken kişilerin “masa başı”na çekildiğini, sendikal referansla il/ilçe sağlık müdürlüklerine geçici görevlendirildiklerini belirten Özcan, bu imtiyazların ekip ruhunu dağıttığını söyledi: “Bir kişiyi kayırdığınızda geride büyük bir kitleyi küstürüyorsunuz.”
BANKA PROMOSYONU: “TEK ELDEN, ŞEFFAF VE ADİL”
Banka promosyonu tartışmalarında il il yapılan ihalelerin “adaletsizlik algısı” doğurduğunu söyleyen Özcan, Sağlık Bakanlığı’nın tek elden anlaşma yoluna dönmesini olumlu ama “rekabetle daha yüksek rakamların mümkün olabileceği” kanaatiyle temkinli buldu. Yetkili sendikanın bilgilendirme hatalarına da değindi: “Rol kapma uğruna yanlış bilgi güveni aşındırır.”
“FORMA KRİZİ: RENK DAYATMASI, MİLYONLARCA FORMA ÇÖPE”
Toplu sözleşmeyle gelen “yılda iki takım forma” kararını yetersiz ve israflı bulan Özcan, renk skalası dayatmasıyla sahadaki hemşirelerin mevcut formalarının çöpe dönüşeceğini söyledi: “300 bin personelde 4’er takım olsa 1,2 milyon forma heder olur. Formanın parasını verin, kişi ihtiyacına göre alsın.”Aralık başında yüklenici teslimatı ve eşzamanlı taşınma planının konuşulduğunu aktaran Özcan, “yarın karar değişebilir” diyerek rezerv koydu; “kreş başta olmak üzere bazı eksiklerin acilen tamamlanması” çağrısını yineledi.
Asgari ücrette 2026 için “26.500-27.600 TL bandı” öngörüsünü paylaştı: “Daha yükseğini temenni ederim; ancak 27.600’ün üstünü beklemiyorum.” Karar vericiliğin zorluğuna işaret ederek üretim maliyeti-enflasyon dengesini hatırlattı; “yoksulluk sınırının üstünde bir rakam” hedefinin önemini vurguladı.
SİYASETE VE YÖNETİME SON ÇAĞRI
Özcan, kapanışta mesajını netleştirdi: “Liyakat ve adalet. İdarecileri liyakatle atayalım; idareciler adaletle hükmetsin. Geçici görevlendirmelerde, nöbet yazımlarında, hele ki anneler konusunda azami hassasiyet gösterelim.” Sağlık Bakanlığı ve yerel siyasetçilere seslenerek “sahadan gizli anketlerle gerçek nabzın tutulmasını, sendikal-siyasî torpile alan açan yapıların tasfiyesini” istedi. Son söz: “Sağlık çalışanlarının ensesinde boza pişiren şımarıkları çekin; motivasyon arttıkça toplumun sağlığı da güçlenecek.” (HAZEL BAYIK)
























ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.