Bazı insanlar vardır… Herkesin "olmaz" dediği yerde başlar onların hikâyesi. Ellerinde sihirli değnek yoktur ama kalplerinde susmayan bir inat vardır: "Pes etmemek."
Ben o kadınlardan çok gördüm. Kimi bir çocuğun elinden tutarken tutunmuş hayata, kimi acının tam ortasında kurmuş yeniden kendi hayatını. Belki bir atölyede sabahın ilk ışıklarıyla kesilmiş kumaşta, belki bir cezaevinin duvarlarında çocuklar için açılan bir kapıda, belki bir çocuğun dansında yeşermiş o umut.
Bazılarımız doğduğumuz andan itibaren sınavlarla tanışırız. Aşk sınar, dostluk sınar, hayat sınar… Ama asıl sınav, içimizdeki o küçük sesi susturmadan yol alabilmekte gizlidir. İşte o ses, "Devam et" der. Her şeye rağmen, herkese rağmen.
Pes etmeyenlerin hikâyesi gösterişli değildir çoğu zaman. Gazetelerde manşet olmazlar. Ama onların her günü, bir kahramanlık destanıdır.
Neden Pes Etmemeliyiz?
Çünkü pes etmek, sadece bir yolculuğu yarım bırakmak değildir; aynı zamanda kendi ışığımızı da söndürmektir. Oysa her birimizin içinde başkalarının karanlığını aydınlatacak bir kıvılcım vardır. Belki küçük bir çocuğun annesi, belki bir arkadaşın ilhamı, belki bir yabancının umudu oluruz. Ama yalnızca devam ettiğimiz sürece.
Pes etmediğimizde öğreniriz… Gücümüzün sandığımızdan fazla olduğunu, ağlarken bile büyüyebildiğimizi, bazen yalnız yürürken bile dünyayı değiştirebildiğimizi fark ederiz. Ve en önemlisi, her düştüğümüzde tekrar ayağa kalkarken kendi hikâyemizi yeniden yazma şansımız olduğunu anlarız.
Hayat kimseye adil davranmaz. Ama pes etmeyenler, hayata rağmen kendi adaletini kurar. Umutsuzluğu inada dönüştürür. Sessizliği söze, karanlığı kıvılcıma çevirir. Çünkü bilirler ki; bir kişi bile yılmadan yola devam ederse, ardında yüzlerce kişiye yol olur.
Pes etmeyenler, sadece kendi hayatlarını değil, başkalarının da kaderini değiştirir. Bu yüzden yürümeliyiz. Yorulsak da, gözyaşlarımızı içimize akıtsak da, bazen kimse alkışlamasa da… Çünkü biz yürüdükçe, birileri daha yola çıkacak.
Ve Bil ki…
Pes edenler çoğu zaman yetersiz olduklarından değil, kendilerine inanmadıklarından vazgeçer. Oysa bir insan, kendi içindeki gücü keşfettiği an, sınırlarını da yeniden çizer. Korkularını, yenilgilerini, hatta en derin acılarını bile dönüştürebilir.
İçimizde öyle bir güç vardır ki… Sessizdir, sakindir ama yerinden kalkarsa dağları oynatır. Biz o gücü genellikle en yalnız kaldığımızda, en çok düştüğümüzde buluruz. Ve bulduğumuz an artık hiçbir şey eskisi gibi kalmaz.
Bu yüzden pes etmemeliyiz. Çünkü asıl mesele başarmak değil, kendi ışığımızı söndürmemektir. Kendine inanan biri için "imkânsız" sadece zamana yayılmış bir yolculuktur.
Şimdi başını kaldır ve hatırla:
Sen, düşündüğünden çok daha güçlüsün.
Ve yürümeye devam ettiğin sürece, hiçbir şey seni durduramaz.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.