Siyasetin oldukça kirlendiği talihsiz bir dönemden geçiyoruz...
Kirlenen siyaset ne yazık ki bireyleri de kirlettiğinden, toplumsal barış zedelenmekte, en yakın dost, arkadaş ve akrabalar dahi birbirlerine düşman haline gelmekte...
Ne yazık ki milli, manevi ve içtimai değerlerimiz de bu kirli siyasetten nasibini almış vaziyette. Siyasetin irtifa kaybı yüzünden artık ne inançlara, ne kişilik ve aile kavramına, ne soy-sop ve nesebe hiç bir saygı kalmadı. En sonuncu olarak 'bayrak' gibi kutsal bir kavram da bu seviyesizliğin içine çekildi. Kısacası, bu günlerde siyaset sofrasında meze niyetine toplumsal değerler tüketilmekte ...
Yargıya müdahale edildiğini ileri sürenlerin bizzat kendilerinin savcı ve yargıçları tehdit ve hakaret ettiklerine şahit olmaktayız...
Devleti yönetmeye talip olanların vali ve kaymakamlarla birlikte daha pek çok kamu görevlisine aba altından sopa gösterdiklerine şahit oluyoruz...
İnsanlar badem bıyıklı, keçi sakallı vs denilerek küçümsenmekte, ayrıştırılmakta ve suretlerle dalga geçilmekte...
Birgün önce kabul edilen suçlamalar birgün sonra unutulmakta, verilen sözler bizzat söyleyenler tarafından yalanlanmakta, kısacası milletin aklıyla dalga geçilmekte...
İşlenen haltlar açığa çıkmasın diye kameralar bantlanmakta, itirafçılar tehdit edilmekte, apaçık delillere rağmen herşey inkar edilmekte ve nihayet kimin hırsızının daha günahkar olduğu hususunda horoz dövüşü yapılmakta...
Memleket hayrına olan faydalı işler kötülenmekte, ülkemiz başka ülke ve uluslararası kuruluşlara şikayet edilmekte ve akla hayale gelmedik daha bir sürü dümen olanca hızla çevirilmekte...
Yapılan hırsızlık ve yolsuzluklar, alınıp verilen rüşvetler ve söylenen yalanlar inkar edilmekte...
En kötüsü de suçu sabit olanların dahi yüzü kızarmamakta, hiç utanmadan yenilen herzelerle övünülmekte ve işlenen her kötülük Atatürk ve din maskesiyle kamufle edilmeye çalışılmakta. Yolda trafiğin çevirdiği sarhoş sürücü de, hırsızlık yapan belediye başkanı da, küçük çocuklara tacize yeltenen sözde hocalar da her fırsatta maske kullanma yolunu denemekteler...
Oysaki ülkemizin ve milletimizin istikbal ve istiklali için oldukça hassas günlerden geçmekteyiz. Zaman kavga ve ayrışmanın değil, yardım ve dayanışmanın zamanı...
Ülkemize göz dikmiş akbabalar bırakınız düşmemizi, azıcık olsun tökezlememizi bile dört gözle beklemekteler...
Şahsen siyasetin bunca kirlenmişliğinin sadece iç dinamiklerle alakalı olduğunu düşünmeyenlerdenim...
Siz de ülkemizdeki siyasi kavgaların pek çoğuna ait ilk hareketin dışardan olduğunu düşünmüyor musunuz?
Siz zannediyor musunuz ki düşman uykuda ve bizimle ilgilenmiyor?
Eğer öyle olsaydı, Saraçhane başta olmak üzere diğer pekçok miting ve organizasyondaki siyonistleri ve yabancı ajanları neyle açıklayabilirdik?
Lütfen aklımızı başımıza devşirelim ve bir an önce toparlanalım. Sorumsuz siyasetçilerin gazına gelip birbirimizi kırmayalım, parçalanmayalım.
Bu sözlerin en başta kendi nefsime yönelik olduğunu da hatırlatmak isterim...
Dayanışma kıymetlidir; hele ki bugünlerdeki kıymeti daha da paha biçilmez...
Bir toplumun birey, kurum ve kuruluşları ile ortak değerler konusunda birleşmesi ve birlikte hareket etmesi manasına gelen dayanışma, toplumu ayakta tutan en önemli güç olup, toplum dayanışmanın yaygınlığı ve etkinliği nispetinde güçlü ya da zayıf sayılır...
Tarihimiz pek çok yardımlaşma ve dayanışma örnekleri ile dolu. Bizler, en başta Kurtuluş Savaşında olmak üzere, 15 Temmuz hain darbe girişiminde, pandemide ve asrın deprem felaketinde dayanışmanın en güzelini yaşadık. O günlerde ne yaptıysak bugün de aynısını yapmaya muhtacız...
Hak ve adalet duygusu taşıyanlar dayanışmayı ön planda tutarlar. Kişisel hiçbir beklenti olmaksızın toplumsal gelişme, kalkınma ve refahı gaye edinen dayanışma, bir topluluğun sadece bugününü değil, geleceğini de garanti altına almayı amaçlayan sürdürülebilir bir çabadır...
Belirtmekte fayda var ki, dayanışma yardımdan daha üstündür. Yardım çoğunlukla kısa vadeli bir çözüm sunarken, dayanışma uzun vadeli bir vizyonu yansıtır. Yardım bir sorunu geçici olarak hafifletirken, dayanışma sorunların kökenine inerek kalıcı çözümler üretir. Bu nedenle yardımdan ziyade dayanışmanın gücüne inanmak ve bu yönde hareket etmek, daha adil, müreffeh ve dengeli bir dünya için elzemdir...
Dayanışmanın ne derece önemli ve faydalı olduğunu anlatan ve aslında hepimizin hikayesi olan şu anlamlı hikayeyi mutlaka okumanızı tavsiye ederim:
Yıllar sonra doğduğu çiftliği ziyaret etmek için yola çıkan adamın arabası bir yerlerde çamura saplanmıştı. Araba ne ileri ne de geri gitmiyor,
lastikler patinaj yapıyordu. Adam bir süre daha uğraştıktan sonra çaresizce yakında görünen bir çiftliğe gidip yardım istemeye karar verdi...
Çiftlikte karşılaştığı yaşlı bir köylüye durumunu anlattı. Yaşlı adam arabası çamura saplanmış adamı dinledikten sonra, bulunduğu yerden çamura saplanmış arabaya doğru baktı ve kendi kendine “yaşlı Warwick halleder” diye mırıldandı. Sonra da ahıra doğru yürümeye başladı...
Arabası çamura saplanmış adam, Warwick’in kim olduğunu düşünerek takip ettiği köylünün ahırdan yaşlı ve kör bir katırı çıkardığını gördü. Çiftçi bir balya kalın bir halatı da sırtına yüklendikten sonra katır ve kazazede ile birlikte arabaya doğru yola koyuldular...
Arabanın yanına geldiklerinde, çiftçi halatın bir ucunu arabanın tamponuna, diğer ucunu da Warwick in koşumlarına bağladıktan sonra da bağırmaya başladı:
- Hadi Jack, hadi Ted, ha gayret Fred, hadi davran Warwick!
Yaşlı katır en sonuncu olarak kendi ismini duyduğu anda büyük bir gayretle ileri atıldı ve arabayı saplandığı çamurdan çekti çıkardı.
Çelimsiz ve yaşlı katırın gücüne çok şaşıran adam köylüye teşekkür ettikten sonra şu soruyu sordu:
- Neden Warwick’in ismini söylemeden önce başka bir sürü isim saydın?
Köylü güldü ve şu cevabı verdi:
- Warwick'in kör olduğunu görmedin mi? Kendisini bir takımın parçası hissedince Warwick hep daha becerikli olur. Eğer kör olmasa idi çamura gömülmüş arabayı asla yalnız başına çıkaramazdı. Bu kadar ismi sıraladığım zaman kendisi ile birlikte çalışan bir kaç katır daha olduğunu sandı, heyecana kapıldı ve üstüne düşeni yapmak için bütün gayretini gösterdi...
Bu öyküden dayanışmanın ruhunun bile sorunları çözme ve belaları def etmede yeterli olabileceği ile herşey için kaba kuvvete gerek olmayıp diplomatik maharetin bazen daha ikna edici olabileceğini anlıyoruz. Zira kör ve yaşlı katır Warwick, kamçıya gerek olmadan, tamamen yaşlı çiftçinin diplomatik maharetiyle ikna edilmişti...
İşte bu nedenle denilmiştir ki, diplomatların kazandıkları barış, orduların kazandığı savaşlardan daha faydalı ve kalıcıdır...
Son söz:
Yardımlaşmanın olmadığı bir dünya Cehennem, dayanışmanın olduğu bir dünya ise Cennet olur...
Esen Kalın...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.