Takip Et
  • 1 Mayıs 2025, Perşembe

MEZAR SOYGUNCULARI...

Arapça'dan Türkçe'ye geçen "Nebbaş" diye bir kelime var ki, "Mezar soyguncusu" manasına gelir. Yani insanları mezarlarında bile rahat bırakmayan, onların altın dişlerini vs çalan kişiler için bu kelime kullanılır...

"Nereden çıktı bu şimdi" diye düşünenler varsa, nebbaşların bugünlerde tekrar piyasaya çıktıklarını belirtmek isterim...

Geçtiğimiz hafta meydana gelen ve çok şükür ki can ve mal kaybı yaşanmayan İstanbul merkezli depremin hemen sonrasında ortaya çıkan bazı vicdansızları tanımlamak için "nebbaş"tan daha uygun bir kelime bulamadım...

Depremin üzerinden daha birkaç saat bile geçmeden piyasaya çıkan bu mezar soyguncuları, ellerindeki çadırların, ilk yardım çantalarının, el lambalarının ve diğer lüzumlu eşyaların fiyatlarına hatırı sayılır oranda zam yaptılar. Hatta deprem riski açısından nispeten daha güvenli bölgelerdeki evlerin fiyatları da bir anda artırılıverdi. Öyle ki bu furyadan Ankara'daki evler bile nasibini aldı...

Yapılanlar kelimenin tam manasıyla ahlaksızlıktı ve bizler bu ahlaksızlığın benzerlerini "Asrın felaketi" olarak adlandırılan birkaç yıl önceki büyük depremde ve pandemi döneminde de görmüştük. Bu mezar soyguncuları o zaman da stoklarındaki malların fiyatlarına fahiş zamlar yapmışlar, felaket bölgesine gönderilen yardım malzemelerini iç etmişler ve satmışlar, insanlar enkaz altında can çekişirken ganimet peşinde koşmuşlar, tanesi 1 lira bile etmeyen maskeleri 5-10 katı fiyatlarla satmışlardı. Kısacası, insanlar can ve mal derdindeyken acıdan ve ölümden nemalanma yolunu seçmişlerdi...

Şimdi bu ahlaksızlara, "Geçen haftaki İstanbul depreminde ne oldu da elinizdeki veya stoklarınızdaki malların fiyatlarını bir anda yükseltiverdiniz" diye sormak lazım

Aldığınız ya da stokladığınız çadır vs.nin maliyeti arttı da zam yapmak zorunda mı kaldınız ?

İnsan, deprem sonrasında bir anda ortaya çıkan bu utanmaz nebbaşları görünce şunu söylemekten kendini alamıyor;

Asıl kırılan depremin fay hattı değil, ahlakın fay hattıymış...

Bizler en acı ve en ağır deprem yaralarını sarabiliyoruz da, ahlaki çöküntünün ortaya çıkardığı yaraları saramıyoruz. Zira ahlakın fay hattındaki kırılma umulandan çok daha büyük, çok daha derin...

Buraya kadar yazılanlardan, mezarlık soyguncularının sadece felaket zamanlarını kolladıkları, normal zamanlarda boş boş durdukları gibi bir bir anlam çıkarılmasın. Bu haramzadeler 'alışmış kudurmuştan beterdir' sözünün bir tecellisi olarak buldukları her fırsatı değerlendirerek milletin kanını emiyorlar. Mesela memura, işçiye ve emekliye ya da asgari ücrete zam konusunun her gündeme gelişinde, bu adamlar sattıkları malların fiyatlarını çoktan artırmış oluyorlar. Yaz aylarında tatil beldelerindeki fiyatları akıl almaz ölçüde artıranlar da gene bu kan emiciler...

Ne yazık ki bu ülkede;

Namuslu esnaf ve tacirler olduğu gibi, 'deprem, pandemi, sel felaketi vs olsun da yolumuzu bulalım' diyerek mal stoklayan namussuzlar da var...

Vicdanlı insanlar olduğu gibi, intihar amacıyla çatıya çıkan insanları kurtarmak yerine, tiktokta canlı yayın açan vicdansızlar da var...

İşlerini hakkıyla yapan liyakat sahibi insanlar olduğu gibi, tek yetenekleri yalakalık, zalimlik ve kul hakkı yemek olan çapsızlar da var...

Şerefli siyasetçiler olduğu gibi, 'filanca parti doğru şeyler yapsa bile bizim onları alkışlayacak halimiz yok" diyebilecek kadar yörüngesinden çıkanlar da var...

Başını sokacak bir göz evi bile olmayanların yanında, kendine villa arazisi açmak için ormanı yakan insan müsveddeleri de var...

Sağduyulu lider ve siyasetçilerin yanında, 'yeter ki bize iktidar yolu görünsün' diyerek gencecik fidanları sokağa döken, polise saldırtan ve nihayet hapse attıran kifayetsiz muhterisler de var...

Kural ve nizama uygun binalar yapanların yanında, imarsız ve kaçak bina yapıp imar affı bekleyen kural tanımazlar da var...

Bütün bunlar gibi, helali haramı, hakkı hukuku, şerefi onuru düşünmeyen daha bir sürü insan var da var...

Ne yazık ki bu ülke insan onurunun ayaklar altına alındığı, her türden canın değersizleştirildiği, liyakatin görmezden gelindiği, kısacası türlü türlü garabetin cirit attığı bir ülke olma yolunda hızla ilerlemekte. Artık insanlar depremden, pandemiden, selden, yangından ve daha pek çok felaketten daha tehlikeli hale geldiler. Fakat helal haram demeden gemilerini yüzdürme peşinde koşanların unuttukları birşey var ki o gemilerin en son varacakları nokta musalla taşı olacaktır...

Yazımızı iki güzel sözle bitirelim;

“Çocuklara daha iyi bir dünya bırakmak yerine dünyaya daha iyi çocuklar bıraksanız, sorun kendiliğinden çözülecek aslında” (Aziz Nesin)

"Şehri imar ederken nesli ihya etmeyi ihmal ederseniz, ihmâl ettiğiniz nesil imar ettiğiniz şehri tahrip eder" (Bilge Mimar Turgut Cansever)

Esen Kalın... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.