Bildiğiniz kahraman ya da hainlerden bazılarını saymanızı istesem, eminim ki birkaçı hariç farklı isimleri zikredeceksiniz. Mümkün olsa da aynı soruyu bundan 50 yıl sonra sorabilsem, muhtemelen zikredilen isimlerin bazılarının değiştiğini görecektik...
Peki, aynı soruyu başka ülke ya da toplumlarda sormuş olsaydık sonuç ne olurdu?
Büyük bir ihtimalle daha farklı isimler söylenecek, bizde kahraman olarak görülen bazı şahsiyetlerin hain, bizim hain olarak gördüklerimizin de kahraman diye anıldığını farkedecektik...
Konunun derinliklerine inmeden önce 'kahraman ve hain' kavramlarının anlamlarını açıklamakla söze başlayalım...
Kahraman; onurlu bir amaç için cesaret gösterip güç sarfeden, özverili, müşfik, risk alan, fedakarlık sergileyen, savaşan ve yeri geldiğinde liderlik yapabilen kişidir...
Kahramanların yardım etme, koruma, insanı ve ait oldukları toplumu, bu suretle de dünyayı daha iyi ve güzele çevirme gibi meziyetleri vardır...
Kahramanlarda hilekarlık, sahtekarlık, yalancılık, hırsızlık gibi gayr-i ahlaki meziyetler bulunmazken, mertlik, dürüstlük doğruluk, şeffaflık ve güzel ahlak bu insanların en belirgin özellikleridir...
Kahraman olmak için illaki savaşmak gerekmez. Savaş kahramanlarının yanında barış kahramanlarının, manevi kahramanların, ekonomik ve siyasi kahramanların da olabileceğini hatırda tutmak lazımdır...
Öte yandan, kahraman olmakla milli kahraman olmak arasında fark vardır. Milli kahramanlar, kişilerden ziyade milletlerin kaderine yön veren insanlardır. Bu bağlamda düşünüldüğünde de tesirlerinin daha büyük boyutta olduğunu söylemeye gerek yoktur...
Buna karşın, kendilerine emanet edilene hıyanetlik eden ve güveni kötüye kullanan insanlara da hain denir. Söz konusu emanet vatan, bayrak, namus, makam-mevki, kısacası kutsal sayılan maddi veya manevi bütün değerler ve hatta saklanması gereken bir sır bile olabilir...
Her ne kadar birbirlerinin tam zıddı kavramlar gibi görünseler de, hainlikle kahramanlık arasında çok ince bir çizgi vardır. Bu nedenle, bir gün önce kahraman olanların bir gün sonra çizginin diğer tarafına geçip hain olma ihtimalini her zaman göz önünde tutmak lazımdır. Pek tabidir ki bunun tam tersi de mümkündür. Hainlerin az bir farkla kahramanlığı kaçırmış bahtsızlar olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz...
Öte yandan kahramanlık ve hainlik kavramları göreceli kavramlar olup, anlamları kişiye, zamana ve mekana göre değişebilmektedir. Bu nedenle, bir kişi hakkında kahraman veya hain sıfatını kullanırken, "Kime göre, neye göre ve ne zaman" olduğunu da söylemek en doğrusudur...
Belirtilen hususun daha iyi anlaşılabilmesi için uzak ve yakın tarihten bazı örnekler vermek en doğrusu olacaktır;
Hz. Musa İsrailoğulları için kurtarıcı bir kahraman iken, Firavun için devleti tehdit eden bir hain idi...
Hz. Muhammed (SAV) mazlumlar için adaletin, doğruluğun, ahlakın ve güvenin simgesi iken, Mekke’li putperestlerin gözünde bir hain sayılıyordu...
Mustafa Kemal, Anadolu’nun işgaline karşı direnmek isteyen halklar için bir kurtarıcı ve kahraman iken, İstanbul’daki saray çevrelerine göre bir vatan haini idi...
Kenan Evren, bir dönem kardeş kavgasını bitiren kudretli bir komutan ve kahraman iken, günümüzde darbeci bir hain olarak anılmaktadır...
Bir dönem pek çok insan için "hoşgörü ve diyalog adamı" ve adeta insanlığı kurtaracak bir kahraman olarak görülen Fetullah Gülen'in gerçek yüzü ortaya çıkınca bir hain olduğu anlaşıldı...
Eski CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu daha düne kadar partililerinin 'Kemal dedesi' iken, bugün 'CHP'yi bölmeye çalışan adam' olarak anılmaktadır...
Öte yandan ihanet ile ahmaklık arasında da ince bir çizgi vardır. Hainler bilerek, ahmaklar ise bilmeyerek ihanet ederler. Hatta bilmeden ihanet ettikleri için ahmakların cüreti daha da fazladır. Kahraman olmadıkları halde "Ben olmasaydım şöyle olmazdı, ben varsam siz varsınız, ben ben ben" türünden sözlerle kendilerini kahraman görenler, ben merkezci ahmaklardan başkaları değildir...
Ne yazıktır ki bugünlerde ülkemizde sahte kahraman ya da kahramanlar türetilmeye çalışılıyor, hiçbir özelliği olmayan kifayetsiz, hırsız, arsız ve sahtekar insanlar, bazı parti, grup ve insanlar tarafından göklere çıkarılıyorlar. Bu insan(lar) sanki ulvi bir mücadelenin içerisindelermiş gibi lanse edilip hareketlerine, sözlerine ve davranışlarına anlam yüklenmeye çalışılıyor. Durum, bu sahte kahraman(ların) Atatürk'e ve sapkın mücadelelerinin de Kurtuluş Savaşına benzetilmesine kadar basitleştirilmiş vaziyette. Oysa ki "bal, bal" demekle ağız tatlanmayacağı gibi, "kahraman oldum" demekle de kahraman olunmaz. O halde, gelin büyük şair Necip Fazıl'ın şu sözüne bir kulak verelim;
Bize kalan aziz borç asırlık zamanlardan,
Tarihi temizlemek sahte kahramanlardan...
Son söz Alman şair, tiyatro yazarı ve yönetmen Bertolt Brecht'ten gelsin;
İhtiyacımız olan şey kahramanlar değil, kahramanlara ihtiyaç duymayan bir toplumdur...
Esen Kalın...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.