“Her şeyi zamana bırak”…
Ne zaman içimiz acısa, ne zaman bir çıkış yolu bulamasak bu cümle omzumuza dokunur. Bir teselli gibi, bir dua gibi… Ama aynı zamanda biraz da kaçış gibi.
Peki gerçekten öyle mi? Her şeyi zamana bırakmak çözüm müdür, yoksa sadece ertelemenin şık bir kılıfı mı?
Bazen düşünüyorum…
Zaman mı bizi iyileştiriyor, yoksa biz mi zamanla kabullenmeyi öğreniyoruz?
Çünkü geçen zaman bazen ne acıyı dindiriyor, ne de eksikliği tamamlıyor. Sadece alışmayı öğretiyor bize. Eksik bir sandalyeye, sessiz bir telefona, cevaplanmamış bir “neden”e…
Birine kırıldığında, sustuğunda, “zamanla geçer” diyorlar. Ama ya o kişi, bizim o sustuğumuz anlarda bizden tamamen uzaklaştıysa? Ya zaman, iyileştirmek yerine daha da araya mesafe koyduysa?
O zaman ne olacak?
Zaman, kimine göre ilaç evet…
Bir yara kabuk bağladığında, ilk ağrı azaldığında “şükür” dedirtiyor. Ama o kabuğun altında hâlâ sızlayan bir şeyler varsa?
İşte orada başlıyor mesele: Zaman her şeyi silmiyor. Bazı şeyleri sadece flu yapıyor. Netliğini yitiriyor belki ama anlamını değil.
Kimine göre ise zaman bir unutma biçimi.
Ama ben unutmaktan yana değilim. Çünkü unutarak değil, anlayarak iyileşiyoruz biz. Bir yanlışı fark ederek, bir hatayı kabullenerek, bir “keşke”yle yüzleşerek…
Zamana bırakmak değil bazen çözüm; konuşmak, yüzleşmek, anlamak gerek.
Zaman, sadece geçen saatler, günler değil…
Zaman; affetmek için duyulan cesaret, sevmek için gösterilen sabır, gitmek için alınan karar da olabilir.
Yani her şeyi zamana bırakmak değil, zamanın içini neyle doldurduğumuz önemli.
Beklerken ne yaptığımız, susarken ne düşündüğümüz, geçerken neyi fark ettiğimiz…
Bazen zaman hiçbir şey yapmaz.
Ama biz, o geçen sürede değişiriz.
Bu yüzden bazı şeyleri zamana değil, kendimize bırakmalıyız belki de.
Ne hissettiğimize, ne kadar kaldığımıza, neye artık dayanamadığımıza…
Zaman belki bir yol. Ama yürümek hâlâ bize ait.
Adım atmadan, sadece saate bakarak iyileşilmiyor.
Her şeyi zamana bırakmak mı?
Bazen evet, ama her zaman değil.
Çünkü bazı şeyler için şimdi gerekir.
Şimdi sormak, şimdi sarılmak, şimdi vazgeçmek…
Zaman geçer, biz bakakalırız. O yüzden…
Belki de her şey zamana değil,
Tam da bu ana bırakılmalı.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.